Bir dönem hastalıklarıma derman olan, olmayan hastalıklar üretmeme neden olan ama aşırı cool tavrıyla “iyileşiriz yahu!” dememe sebebiyet veren Dr. House dün akşam bizimleydi. Bize oturmaya geldi desem yeridir zira cidden evde sohbet edercesine bir konserdi. Bazen acaba diyorum, ondan mı hastalık hastası oldum? Neyse, kendisini suçlamayacağım bu konuda 🙂
Açıkcası kendisini çok izlemek istemekle beraber bir şekilde konseri unutmuştum. Ta ki Emre arayıp “İpo Hugh Laurie’ye gidelim mi?” diyene kadar (burada Dilek Hanım’a da teşekkür etmemek olmaz). Velhasıl (ilk defa bu kelimeyi kullandım sanırım!) Emre ile önce Num Num’da yemek üstüne konser şeklinde bir sürece giriştik.
Hugh Laurie’nin sahneye çıktığı an kopan çığlıkları tahmin edebilirsiniz. Konser tıka basa doluydu. The Cooper Bottom Band inanılmaz yetenekli bir ekipti. Hugh Laurie’nin şarkı aralarında seyirci ile diyaloğu mükemmeldi. İlk defa, Türkiye’ye gelen bir sanatçının “Teşekkürler”, “İyi akşamlar” ve “Şerefe” gibi Türkçe kelimeler kullanması antipatik gözükmedi bana. Blues seven bir insan değilimdir yani oturup da evde Blues açıp kendimden geçmem ancak canlı izlemek her zaman ruhuma dokunmuştur keza bu konser de onlardan biri oldu. Konser sonlarına doğru tüm ekibin viski içmesi yutkunmama sebebiyet vermedi değil, alacağın olsun Dr. House!
Özetle, Hugh Lauire, nam-ı diğer Dr. Gregory House konser boyunca piyanosuyla, gitarıyla, mini tango şovuyla ve söylediği şarkılarla hepimize unutulmaz bir gece yaşattı. Tabii The Cooper Bottom Band’i de unutmamak lazım.